Mart 29, 2010 | By: ufukcel

Boş Yazı




"bilmediği bir numaradan gelen mesajla uyandı kadın öğlen uykusundan. "saçma." dedi, "bir insan birisini bırakıp giderken mesajla mı veda eder?". sonra güzel uykusuna geri döndü, rüyasında o'nu görmeyi hayal ederek."









- kusursuz bir hayat dileyeceğimi falan sandın değil mi itiraf et!


+ biliyordum bu dileği dileyeceğini adım gibi. bazen insanlar kendilerinden vazgeçebiliyorlar doğru gördükleri şeyler uğruna.


- saçma. ben hiçbir zaman ne kendimden ne de değer verdiklerimden vazgeçtim. sadece biraz aykırı davranmayı seçtim bazı durumlarda, hepsi bu.


+ ancak kendini kandırabilirsin bunlarla. ben, senin içinden havalanan balonları görebiliyorum. kimi ulaşamadı bile gökyüzüne biliyor musun? ah pardon nereden bileceksin ki... içten içe kavgalıydın kendinle değil mi? sevmiyordun o gittiğinden beri hiçbir şeyi... nasıl da unuturum, o senin için bir milattı değil mi? olmazsa kendi göreceli kavramlarının da bir anlamı kalmıyordu. çok unutkanım bağışla beni çocuk, senin için bu kadar önemli olduğunu bir an aklımdan çıkartmışım.


- her zamanki gibi alaycısın. ama o aksine hayatıma kesin yargılarımı getiren tek insandı şimdiye kadar.


+ madem öyle diyorsun... farkındasın neler yaptığının ve neler olduğunun... daha fazla beklemeye gerek yok. devrik cümlelerini ve pılını pırtını topla gidiyorsun buralardan.


- biraz sert olmadı mı bu? daha da güzel anlatabilirdin eminim içimdeki beni.


+ hala devriksin ama çocuk. biraz kendin olmayı dener misin şu hayatta? başkası için değil de kendin için yaşamayı seçer misin gittiğin yerde? kendin için? bir anlam ifade ediyor mu? etmiyorsa şöyle ifade edeyim, içindeki havalanan balonlar kimsenin umrunda değil. yaşadığın tek kişilik savaşlar, küstüğün dağlar, üzdüğün canlar, uğruna ağladığın kadınlar, yalnızlıktan bittiğin anlar... hiç kimse seni düşünmüyor evlat kendine gel artık. ne zaman birisi seni senden fazla düşünmeye başlayabilir ki şu hayatta? bunu ancak sen yapabiliyorsun. ve bu sana bahşedilmiş en boktan özellik. bir yapım hatasısın anla artık. nasıl bu kadar kör olabilirsin hayata karşı!


- ben memnundum halimden. gitmeseydi, git demezdim. o'nun hayatını da yaşardım gerekirse. o'nun dediği gibi bir insan olmaya hazırdım ben her zaman.


+ işte bu yüzden mutlu olmayı haketmiyorsun. bir başkası için yaşamak? başka birisinin hayatını yaşamak? senin dünyadaki amaçların bunlar mıydı gerçekten? dünün yanlışlarından kendine yarım yamalak bir dünya yarattığını görebiliyorsun değil mi? artık saçmalıyorsun. bitir işini de gidelim.


- biraz daha zamanım olmalı ama. henüz buna hazır olmayanlar olduğunu düşünüyorum biliyor musun... yani belki de sandığımdan daha fazla önemim vardı birileri için, olamaz mı?


+ gidiyor muyuz?


- o'nu aramam lazım. son bir kez. lütfen?


+ hiç vazgeçmeyeceksin bundan. kendini aptal yerine koymak hoşuna gidiyor sanırım artık.


- sadece son bir kez sesini duymak için. farkına bile varmayacak gidiyor olduğumun zaten.


+ gitmeyi bile beceremiyorsun evlat. senden ümidi kestim artık.


- ama o bensiz kalmayı haketmedi. başka seçeneğim yok.


+ bu kadar saf olamazsın. gerçekten düşündüğün şey bunlarsa söylediklerimin hiçbir önemi yokmuş.


- haklısın sonuna kadar ama aramazsam merak etmez mi beni?


+ bana sorup ne dememi bekliyorsun? evet çok merak eder, gözleri yollarda kalır, kesinlikle aramalısın. hatta daha şimdiden nefesi kesilmeye başlamıştır. hemen ara. yoksa sen olmadığın için bir hayat daha yavaş yavaş solacak. çok safsın.


- görebiliyorum onun için önemimi. eğer gidersem üzüleceğini biliyorum.


+ hasta bir adam gibisin. çırpındıkça daha da acı çekeceksin ama unutma. bir an önce son ver artık.


- o hayatımda tanıdığım en güzel şeydi benim için. biraz umudum kaldıysa bu hayata dair, onun yüzündendi. bana çok şey verdi göremiyor musun? eski benle yeni beni kıyaslasana. gözlerim bile değişmiyor muydu ona bakarken?


+ kendini nasıl görmek istiyorsan öylesin şu anda. hatta biraz daha konuşturmaya devam edersem gitmekten vazgeçecek gibisin.


- çocuk olabilirim gözünde ama kendi kararlarımı verebiliyorum hala. biraz acı çekerim gerekirse. sonunda iyi olacağımı görebiliyorum.


+ gitmek istemiyorsun artık.


- istiyorum. gitmezsem yokluğumdan asla haberdar olamayacak.


+ hala aynı şeyi yapıyorsun. kendin için bile gitmeyi başaramıyorsun. devam et, çok güzel bir hayatdışı varlığa dönüştürüyorsun kendini yavaş yavaş.


- beni bekleyeceğini biliyorum dönene kadar. aklından çıkmayacağımdan da eminim. gitmem gerektiğini er ya da geç anlayacaktır.


+ benim konuştuklarıma alt yazı mı geçmemiz gerek? neden boşa satır işgal ediyormuşum gibi gelmeye başladı bana sence?


- bazen gitmemeyi bile düşündüm biliyor musun... bir kez dur deseydi her şeyden vazgeçmeye hazırdım.


+ konuştukça daha da düşüyorsun gözümde artık.


- ben onun için gelmiş olmalıyım dünyaya. başka ne olabilir ki? söylesene neden benim için yaratılmış olmasın bir kalp de? bence ruhlarımız bile anlaşmıştı çok önceden. biz sadece figurandık hayatımızda ve sorgulayarak bitirdik birbirimizi günden güne.


+ sana bir hikaye anlatmamı ister misin?


- hikayemizi yeni baştan yazabiliriz aslında hala isterse. sonu illa ki mutlu bitmek zorunda değil. sadece biraz daha hayatlarımıza akmış oluruz. biraz daha umut taşırız yorgun kalplerimize. belki biraz da ağlarız birlikte, kimseyi umursamadan.


+ çok eskiden bir ihtiyar yaşarmış herkesten uzakta. dağ kulübesinden hiç çıkmazmış sözde. sert bir yüzünün olduğundan bahsedermiş her gören hatta. bir kişi hariç kimseyle de konuşmazmış zaten. yıllar önce kapısına gelen kör köpeğine masallar anlatırmış kimsenin anlamadığı bir dilde her sabah, daha gün yeni doğarken. onu dinleyen tek kişi olduğunu düşünürmüş. hiç itiraz etmeden sevgisini verdiğinden midir bilinmez ama tek dostu görürmüş onu.


- aslında dünyada tek o'nun olmadığı zamanları da biliyordum. anlattığımda dinleyen başkaları da vardı sanki bazen.


+ bir gün sabah olduğunda artık ona anlatacak bir şeyinin kalmadığını anlamış. yaşadıklarını, yaşayacaklarını, yaşayamadıklarını ve hatta yaşayamacaklarını ona anlattıktan sonra her şeyin tükendiğini görmüş. o gün köpeği ilk kez yüzüne doğru bakmış ve arkasını dönüp gitmiş. adam hiç endişelenmemiş onun gidişini izlerken. "biraz olsun kaygılansaydı nereye gittiğinden, gitmezdi yanımdan, yine öykülerimi beklerdi." demiş. kulübesine dönmüş ve kapısına gelen yavru kediyi kucağına almış. yüzyıllarca öyküsünü anlatıp durmuş adam orada. aynı uçurumun kenarında, aynı bilinmez diliyle ve aynı umursamazlıkla...


- benden sonra bir başkasının hayatına bu kadar etki edebileceğini düşünmüyorum zaten ben. ama yine de deneyecektir şansını elbette. denesin de zaten. mutlu olamadığını anlayacak olursam, işte o zaman gerçekten pişman olurum verdiğim son karara.


+ güzel hala gitmeyi düşünüyorsun. artık gitsek?


- bir şey itiraf edeyim mi sana... sabrımı ölçtüğünü biliyordum yıllardır. yani benim için bir şeyler yaptığından veya yapacağından emindim en başından beri. yoksa ben neden kaldım ki bir ömür yanında değil mi?


+ şu soru işaretlerinden vazgeçsen artık keşke...


- öykünün sonunda ne oluyordu?


+ bak yine soru işareti... ama bunu duymayı hakettin peki. hep kusursuz bir dünyanın hikayesini anlatırmış önce köpeğine daha sonra da kedisine. insanların anlayamadıkları sadece adamın hayallerini süslediği tamlamalarmış. dünyayı görmemiş iki arkadaşın birbirlerine dünya tasvirleri yapması gibi... dışarıdaki hayatta tüm varlıkların aşık olacağı bir güzellik bulunduğunu söylermiş kör köpeğine hep. insanların gözleri kamaştığı için bakamadığı o şeye isterse yaklaşabileceğini söylermiş. kimsenin ona yol göstermesine gerek olmadığından ve rotasını sadece kendinin çizeceğinden de bahsedermiş. sözleri tükendiğinde köpek gitmeye karar vermiş. sonradan gelen kediye ise farklı bir öykü bulmuş. tırmanınca bulutların üstüne çıkabileceği bir ağaçtan bahsetmiş. ömrünün yarısını alsa da en tepesine çıkmak, oraya bir kez çıkabilecek birinin asla kötülük görmeyeceğinden bahsetmiş. en güzel sözlerle kandırmış ve son cümlesine kadar onu yanında tutacağına dair sözler vermiş. ama kedi dinlememiş onu. görüp görebileceği en büyük ağaca tırmanmak için düşmüş yollara. "eğer hikayem burada başlayacaksa varsın şimdi başlasın, önümde uzun bir yol var." demiş. ihtiyar adam ona da engel olmamış ama yapamayacağını biliyormuş. yollarda aç susuz kalıp ağaca ulaşamayacağını bağırmış arkasından. "ömrümün diğer yarısının da o yollarda geçmesine razıyım ben." demiş kedi. ihtiyar masallarının bittiğini anladığında elindekilere bakmış. sonra ellerine bakmış. dünyanın nasıl bir şey olduğunu kendinin de bilmediğini anlamış. acaba gözlerim mi kamaşacak yoksa ağaca mı tutanacağım diyerek kendini uçurumdan atmış. mutlu olan kimse olmamış hayatın sonunda; bir tek umutlarını satmayı başarmış ihtiyar dışında.


- çok karamsarsın. sevmedim öykünü.


+ sev diye anlatmadım zaten. eninde sonunda gideceğin yolu anlattım sana sadece. ağacı mı yoksa güzelliği mi seçeceğine sen karar ver istedim. benim işim sana hayal satmak. sen ne kedisin ne de kör köpek. biraz ihtiyardan biraz kediden biraz da kör köpekten harmanladık sana. ama senaryondaki bir kaç yeri doğaçlama oynamana izin verdik. çok başarılı sayılmazdın ama hala az da olsa umudum var senden.


- sonunda gideceğim yolu biliyorum. o hâlde durmak istemiyorum daha fazla. "hayatımın en güzel anısı, senin için gidiyorum, sana geliyorum" notunu iletir misin ona sadece?


+ şu sonları oynamayı beceremiyorsun bir türlü farkındasın değil mi? yolumuz uzun artık gitme vakti.

Bir e-mail adresi girmelisin:

By FeedBurner