Nisan 12, 2010 | By: ufukcel

A Temporary Dive


...
sonra birden durdum. arkama baktığımda garip bir yalnızlık vardı. hani her zaman yalnız değildim ama sarıyordun an geliyor, gözüküyordun bile bazen. ama şimdi korkuyorum. git dedim. gittin.



adı yoktu. ama ben illa bir isim takacaktım işte. pörtlek olsun dedim adın. çok laubali geldi. dr. he-man olsun dedim. he-man'in doktorlukla ne alakası var, saçmalama lütfen dedi. tamam dedim buldum, senin adın bundan sonra "ben" olsun. hem beni kısmî bir delilikten de kurtarırsın. hoşuna gitti. tamam dedi, ben, "ben"im artık. tanışmamızı hatırlamıyorum ama hayatıma işleyişine an ve an tanık oldum. hiç de bir şey gizleyecek hâli yoktu. açık saçık karşımdaydı. ya dedim, senin biraz daha belli etmeden girmen gerekmiyor muydu hayatıma? yani, hani mutsuz olduğumdan değil ama çok garipsin. biraz eksik geldi seni karşılamam. "alınmazsan git ve bir daha gel" demek istedim. ama belli bir yerine kadar olanı çıktı ağzımdan. "alınmazsan git" dedim. gitti. alınmıştı oysa.

geldiğinde daha ufacıktım, hatırlıyorum. sadece kendim var sanıyordum. geri kalan herkes benim yolumu çizmek için sadece birer figüran. pek de farkı olmadığını gördüm gerçi biraz büyüyüp de dışarıdan bir gözle kendime bakınca. hatta olay tam olarak şöyleydi ki, ben yaşıyordum, birileri benim daha iyi yaşamam için çaba sarfediyordu ve geri kalan "birileri" de onların hayatını sürdürmesine yardımcı oluyordu. yani piramidin en tepesinde, zincirin en sonunda, cümlenin en sonunda olan bendim. çünkü, yoktu kimse. benim için yaşamalısın diyen birisi olmadı. ben de aramaya pek gönüllü değildim açıkçası. böylesi daha iyiydi uzunca bir süre.

gelirken bana bir şey getirmeni istemiştim ilk gidişinden sonra hatırlıyorsun değil mi? kendimin, tek başına üstesinden gelemeyeceğim tek şeyin o olduğunu biliyordun. cevap vermeni beklemem hataydı yıllar boyu. seni beklerken kendime yeni şeyler yaptım biliyor musun? örneğin artık kendi başıma bir şeyler başarabiliyorum. daha geçen gün kendi kendime kızdım mesela. yanlış bir şey yaptığımın farkına vardım ilk defa. hissettim soğukluğu birden ensemde. yoktu kolun ama başardım bunu. bir kez daha yapmaya cesaret edemedim ama yaptım işte. sensiz bir şey yaptım ben. ve bunu gelip senle paylaşmak istedim. oysa ben sana git demiştim. haklısın. dedim. nasıl da alışmıştım oysa sana. mesela yanımda yemek yerken ağzını şapırdatsan bir şey demezdim. ya da gelip de aslında ben seni kandırdım desen en fazla iki saniye sonra unuturdum, umrumda bile olmazdı dediklerin.

sen miydin o, yoksa yalnızlığım mıydı? derdim insan arasına çıkarmaktı seni. yapamadım, git dedim. sesler kesilirse artık korkuyorum biliyor musun? karanlıktan korkmamayı öğrettin ama sessizlikle başedemiyorum. gözümü kapatınca hemen burada olacağını biliyorum ama sesini duyamıyorum hiçbir zaman. biraz hüzünleniyorum o zaman. sonra en sevdiğim şarkıyı mırıldanıyorum. geçiyor yavaş yavaş.

"bugün vapurdan indim yürüdüm adını çağırdı sesim
sabahı ettim aradım durdum
cebimde eski bir resim
.
.
.
kaç kara eylül geçti dönmedin geri
utanıyor şimdi bak rüzgarlar bile"

gittin ama alışıyorum şimdi yavaş yavaş. insan nelere alışmıyor ki. haksızlık ettim sana farkındayım. "ben" olmanı bekledim. özgürsün artık. ben devam ederim tek başıma bir süre daha sanırım. düştüğümde haberin olur. adını çağırmam yetecek.

Bir e-mail adresi girmelisin:

By FeedBurner