Nisan 12, 2010 | By: ufukcel

To Let Myself Go


edebi sanatların gücüne inanmam ama bir itici kuvvet var biliyorum. ondan dolayıdır devrik cümlelerim, tamamlanmaya yüz tutmuş üç noktalı olanlar hele...





yıllardır içine kapanırken, dışına demirden bir koza ördüğünü farkedememek ne kadar acıymış meğerse ve o kozanın gün gelip de açılacağını bilememek. kurulan saçma, yarım, gereksiz, mesnetsiz, ilgisiz, -siz yazılar kozanın açılma süresine ilave edilen oynanmayan dakikaları temsil edermiş. edermiş; çünkü bir eski hint fakirinin söylediğine göre "her istediğini söyleyen, istemediği sözler duyar" sözü yalandan söylenen şeylerin üstünü kapatmaya yetebiliyormuş. bir kırmızı kelebek olma hayaliyle kozadan çıkmaya çalışırken kanatlarının daha olmadığını bile anlamayabiliyormuş işte insan.

"biraz kırgın olmaya niyetinin olduğu zamanlarda bile düşünme, kır insanları" demiş mozambik futbol federasyonu onursal başkanı. peki sen ne yaptın dostum? kendi fikirlerini, kendi yargılarını sorgulayana karşı o seni susturana kadar gözlerinin içine bakıp, hayır aslında o öyle değildi çok yanlış düşünüyorsunuz lord'um dedin. hakettin sen o uçuruma da düşmeyi, o uçuruma düştüğünü görenlerin acısını her dokunda hissetmeyi de. eğer ki bir gün vazgeçeceksen hata yapmaktan, üçüncü gözünün çıkması için dua et budha'ya. yarın yapacağın hataları bugünden gösteren bir termal göz yerleştirsin münasip bir tarafına. modaya uymanı sağlamaz belki ama insanlara daha iyi anlatabilirsin kendini. küçük bir çakallık yapsan dünya mı dönmesinden vazgeçer allasen?

kürdili hicazkar makamından trt ankara radyosunun hazırlayıp sunduğu şarkılar dinliyorum sen kendi buyruğundan çıkmamaya yemin ettiğinden bu yana. güzel hayallerim vardı oysa üzerinde. ben kanatlarının çıkmasını bekliyordum, hayalet gemiler yapıyordum yokluğunda hiç değilse arkanda bırakabileceğin bir lanetin olsun diye, sen ısrarla ota boka üzülüp, derdine mumlar yakıyordun. ne kadar da salak ve bencilmişsin biliyor musun? bu dediklerimin, bu hayallerimin, sana dinlettiğim yann tiersen'vari şarkıların bile bir halta yaradığı yokmuş. başka bir vücutta doğmanı bekliyorum artık senin. olur da kendini affedebileceğin bir büyük yüreğe sahip olursun diye. senden ümidi kestim artık, dualarım toprak ana'ya. onun için her gün bir mesaj atıyorum tema'ya. olur da bir gün ümitlerini tekrar yeşertecek bir hamleleri olur diye. olur da bir gün hiç bir şey olmamış gibi ormanın en ıssız köşesinde tekrar filizlenesin diye. yoksa çöl de gayet boş ve tam bize göre.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

siradan seyler yasiyoruz, siradanlasiyoruz ya da siradani oynuyoruz icimizdeki sancilara kulak asmadan.
yalniz kaldigimizda kendimizi dinleyip siradanligimizi kiriyoruz kirilma noktalarimizla...ya da yanlarinda bulunmaktan hoslanmadigimiz insanlarin icinde kendimize, siradanlasma adina eziyet etmeye calisirken yeni kirilma noktalari ekleyip, "alice in wonderland" castina turk huznunu ekleyip, wonderland'dan gitmelisinlerini soyleyemiyoruz wonderlandimizdan medet umanlara..bana en cokta bu aci veriyorlarimizla, insanlari acitmaya devam ederken nelerle teselli buldugumuzu unutuyoruz..yazarken ucuncu sahis kullaniyoruz, sanki biz sizofreniz, sanki.. kendimizi anlatacak cesaretimiz bile yokken baska hayatlarin hikayeleri gibi sunmak, normalize edilmis kaliplarda yasamak, kendini dinlemek ya da anlatmak teshis gerektiren seyler aslinda varliklarina katlanamadigimiz en sonuncu sahislar tarafindan...sahte illuzyonlariyla alice olamadigimizi bir kez daha farkedip, wonderlanddan gitmelisinlerle iknaya ugrassakta, gitmeyenlerin ya da gidemeyenlerin yukunu kaldiramamanin verdigi caresizlik, "colde gayet bos tam bana gore" sadeligini birinci tekil sahis olarak ufak bi degisiklikle benimsememe sebep oldu...evet ben, tamamen birinci olarak devreye giriyorum su cumleden sonra cunku bitiriyorum -)dusuk cumlelerim ve sacmalamalarim bir dusman gibi bakmana neden olucaksa ne mutlu bana, ana thema'ya en inner silence'imdan bir(ya da bi) mesaj da ben atiyorum hic sevemedigim bu ulkeden baska bir ulkeye giderken...sevdigimizi bile ayrilirken anliyoruz, hayat ne garip donutlar filan...tuttum mu bilmiyorum.., sanki denedim -)

ufukcel dedi ki...

üçüncü şahıstan anlatmak kendinden korkmak değil de sanki biraz dışardan bakabilme isteği kendine. ancak o zaman dürüst olabilirim kendime. yıllarca bunu yapmaya çalıştım, her ne kadar başarılı olamasam da. keşke bir süre wonderland'lere geçiş yoluna ulaşabilsek, biraz dolaşıp, sihirli mantarlardan yiyip geri dönsek. kafamız bi dünya, yerden bi karış yukarıda... düşünmesi bile aklımı alıyor :)

sıradan birer figuranız her şeyimize rağmen. farkımız yok birbirimizden hala koymakta olduğumuz virgüllerimiz dışında.

sağol gözümü biraz daha açtığın için :) aymstilbord.

Bir e-mail adresi girmelisin:

By FeedBurner