Eylül 07, 2010 | By: ufukcel

Asel



Kısmen seviyordum bir şeyleri. Bazılarını hayatıma alıp yapamayacağım hayallerde gezdiriyordum, bazılarına da tutamayacağım sözler veriyordum. Kendimi asla sevmiyordum oysa bunları yaparken. Kalabalığımın biraz seyrekleşmesi için sevdiklerimin üzerine yeni sevdiğim şeyler ekliyordum. Biraz kendime benzetiyordum onları, belki biraz da onlardan çalıyordum. Ben sevgiyi böyle artırdığımı düşünüyordum, kendimden eksildiğini farkedene kadar.

"Korkma benden..." dedi ağacın kenarından hayalindeki en güzel turuncu şeyi izlerken. İstediği sadece bir tutam portakal kokusu... İstediği sadece biraz saflık... İstediği sadece belki biraz özgürlüktü. Herkes arkasını dönmüş bile olsa onla kalmayı istiyordu. Hiç kimse konuşmasa bile onun her şeyini paylaşmak istiyordu. Yalnızlığı ona da bulaştırmak niyetinde değildi. Havanın en mavi olduğu anda turuncu kanatlarıyla süzülürken elinden tutmak istiyordu. Belki biraz hayal kurdurup sonra köşesine çekilmesine izin verirdi. Yukarıyı hayal eden her canlı gibi yalnız bırakmalıydı bir yerden sonra, farkındaydı.

"Sevmedim." dedi kelebek. Gözleri yeni açılıyordu ve karşısında her sabah rüyasını paylaşabileceği tırtıl duruyordu. Her gün o'nun uyanmasını beklerken uykuya dalardı oysa.

- Bu sabah bu rüyayı senle paylaşmak istemiyorum. İçinde birisi olsun istemiyorum. Bu rüya bana özel kalsın.
- Peki.

Yine en sevdiği çiçeğin üstünde uçmanın hikayesiydi rüyasında gördüğü kelebeğin. Tadını bile aldığına yemin edebilirdi. Bu anı bozmamak için kimseye anlatmamayı seçmişti kendine. Belki bir kez daha göremeyecekti ama oraya ulaşana dek o tadın hep onla kalmasını sağlamak istiyordu.

- Gitme. Beyaz çiçeklerin kokusunu sana da duyurmalıyım. Biraz daha sabredersen rüyamdan uyandığımda sana da yerini gösterebilirm.
- Beyaz çiçeklerle olan rüyanı biliyordum ama bu en güzeli olmalı. Yoksa hepsinden vazgeçer yine en güzel anını paylaşırdın.
- Sadece güzeldi hepsi bu.

Hayal kurmayı severdim. Hayal kurmaya takatimin kalmadığı zamanlarda ise uyurdum. Rüyamda yine aynı hayali görürdüm. Renklerle bezeli bir cennette, elinde yeşil elmasıyla, boynunda mavi atkısıyla... Sessiz bir gülüşü vardı. Güldüğü belli olmazdı bile ama güldüğünü hissettirirdi. Öylesine ferahlardı o an içiniz orada olabilseniz, sanki üzerinizden asel'den bir parça geçmiş gibi hissederdiniz. Bal kokusu her yanınıza işler, serinliğiyle yeniden doğmuş gibi olurdunuz. Abarttığımı düşünüyorsunuz biliyorum ama bu hayali benden başkası kuramazdı zaten.

"Hayal kurmayı seviyorum ben." dedi tırtıl, kelebeğin kanatlarında süzülürken. "Ama bazen içindeki gerçekliğe kendimi kaptırıyorum, oradan kurtulmak istemiyorum. Hayallerimin esiriyim artık sanırım ben."

Biraz zaman geçtikten sonra etraflarındaki en kırmızı çiçeğin üzerinde durdular. "Ben kendi hayallerimin gerçek olduğuna inanıyorum, onlar için yaşıyorum, gerçekleri belki de bir hayalin üzerine tekrar yazıyorum." dedi kelebek ve bu kez tırtılın konuşmasına izin vermeden "Senin kurabileceğinden çok daha fazlalarını gördüm. Hayata tutunmam için bir dal, uykumdan uyanmadan önceki ilacım, dünya hapishanem için bir anahtar, hayatımın kurma kolu, aklımda kalan en güzel şarkı, yaptığım en güzel resim, duyduğım en güzel hitap, ezberimdeki kitap... Ne dersen de, senin için bir şey ifade etmeyeceğini bilsem de hayallerim artık benim parçalarım oldu. Ondan artık kimseyle paylaşmak istemiyorum. Artık bozulacaklarından ve beni sonsuza kadar terkedebileceklerini düşünüyorum."

Bulutları izlerim ben. Yerine biraz daha mavi koyarım bazen gözlerimin. Susadığımda yağmur olurlar, üşüdüğümde yorgan... Hakkında hiçbir şey bilmediğim bir düşe ortaklık ederim kimi zaman ve uykularına sızarım en büyük hayalperestlerin. Umut veririm onlara hiç ummadıkları anda ve karşılığında sadece biraz kokularını çalarım. Rahat duramam en sevdiğim hayallerin üzerinde gezerim her gece.

"Ben..." dedi tırtıl, kelebeğin kendisini dinlemediğinden emin olsa da... "Ben de umut dağıtırım biliyor musun? Senin çiçeklerinin yerine pamuktan hayaller sığdırırım. Kimseye söylemem ne yaptığımı ama mutlu olmalarını izlerim uzaktan. Sana verebileğim bir şe..."

"Hiçbir kelebeğin rüyasına girdin mi daha önce tırtıl?" diye kesti sözünü kelebek tırtılın. Tırtıl duyduğu soruya hem şaşırmış hem de sevinmişti. Çünkü en sevdiği hayallerden biri O'nunkiydi. Daha geçen gece pamuktan birkaç umut tanesi serpiştirmemiş miydi hayalinin ortasına...

- Hayır. Çok kez düşündüm ama hiç girmeye cesaret edemedim bir kelebeğin rüyasına. Tanıdığım kelebeklerin hepsinin benim düşünemeyeceğim kadar büyük hayalleri vardı. Gözlerimi kamaştırdı hepsi, yukarılara bakmaya korktum. Ya gerçekleştiremezsem en güzel dileklerini ya üşütürse benim yağmurlarım onları ya uykusunun en güzel yerinde benim yüzümden uyanırsa diye korktum. Sesimi çıkarmadan sadece izledim. Saatlerce, günlerce bekledim.
- Benimkileri görmeliydin. Rengarenkti ve bulutlardan sızan ışığı yakalamak için uğraşıyordum.

Hepsini ezbere biliyordu oysa tırtıl. Görmek istediği rüya tam da buna benzer bir şeydi. Her gece rüyasında ulaşmak istediği cennet işte tam da buydu. Bakmaya korktuğu ışık oydu.

"Korkmana gerek yok. Hayallerimi seninle paylaşabilirim. Belki sen de ışık olursun." dedi kelebek aniden ve ekledi "Bir kez gormeyi dene beni. Ama görmek demek, buranın bir parçası olmak demek. Göze alıyorsan, durma.
Alamayanlar çoktan gittiler. Bir kez güldür beni. Bu düşmeye son vermek demek. Tut elimi."

Tırtıl o anda artık korkmadığını anladı. Birlikte ışığa ulaşabileceklerini anladı. Sanki kendi hayalinin bir parçasını gerçekleştirebilmiş gibiydi.

Artık çok daha huzurlu uyuyabilirdi. Rüyasında kelebekle olmayı dileyerek.

6 yorum:

Avare Karınca dedi ki...

"... sevdiklerimin üzerine yeni sevdiğim şeyler ekliyordum." evet öyle yapıyoruz, daha önce fark etmemiştim. ne güzel ifade etmişsin...

ve...

hayal etmek, korkmak ve sonunda ışığı bulmak. umarım, ışığını bulanlardan oluruz biz de bir gün.

ufukcel dedi ki...

Işığa ulaşırsak balmumundan kanatlarımız erir, biraz daha karanlıkta dolaşmalı bence. Hayaller bittiğinde ne için yaşar ki insan :)

Daha aydınlık yerler biliyorsan söylemelisin ama! Boş yere hayallerimi sınırlamayayım :)

Teşekkürler bu arada yorumun için...

Avare Karınca dedi ki...

daha aydınlık bir yer olmasa gerek, bulunan ışıktan başka. o ışık bulununca da kör olmaz mı ki gözler zaten? al sana karanlık gene... hayaller hiç bitmez yani :)

ben teşekkür ederim asıl. denk geldim yazına, farklı bir bakışa, çok lazım gelen bir zamanda. (:

ufukcel dedi ki...

haklısın "hayaller hiç biter mi?" :) ama yine de kanatlarımız ve gözlerimiz hayalin gerçekçiliği açısından sağlam kalsalar daha da güzel olur :)

en güzel hayale ulaşmak için değil midir zaten gözlere yansıyan ışıkları tutma çabası da :)

Avare Karınca dedi ki...

hayalin gerçekliği...

hayal ve gerçek aynı anda var olamazmış gibi gelir bana. o yüzden, biri için güzel dileklerde bulunurken; "hayallerin gerçeklerin olsun!" derim hep :)

olsun, öyle olsun (;

ufukcel dedi ki...

ne güzel bi dilekmiş o öyle (:

hayalin gerçeğe yaklaştığı anlar bir an önce bizi bulsun diyelim o zaman.

farketmeden paradoks yaşatmışım da haberim yok :/

Bir e-mail adresi girmelisin:

By FeedBurner