Aslında böyle bir yerin olmadığının ben de farkındayım.
Sayfalar
Sahi Neler Olmuş?
- The Bishops - Nothing I Can Do Or Say - 12/16/2011 - ufukcel
- Everything Falls Apart - 11/18/2011 - ufukcel
- Breaking News - Coffee Cup - 9/10/2011 - ufukcel
- I Couldn't Spill My Heart - 9/3/2011 - ufukcel
- And It's Alright... - 8/5/2011 - ufukcel
Geçmiş zaman
- Aralık 2011 (1)
- Kasım 2011 (1)
- Eylül 2011 (2)
- Ağustos 2011 (1)
- Temmuz 2011 (1)
- Haziran 2011 (2)
- Mayıs 2011 (5)
- Nisan 2011 (2)
- Mart 2011 (4)
- Şubat 2011 (6)
- Ocak 2011 (4)
- Aralık 2010 (5)
- Kasım 2010 (3)
- Ekim 2010 (4)
- Eylül 2010 (4)
- Ağustos 2010 (4)
- Temmuz 2010 (7)
- Haziran 2010 (2)
- Mayıs 2010 (8)
- Nisan 2010 (9)
- Mart 2010 (1)
Say Goodbye
Uyduruktan bir dünya işte. Bir gün varsın, sonra hiç olmamışsın bile. Kuyruklu birer yalanız hepimiz. Felsefesinde değilim işin, ne sen ne de ben emin olabiliyoruz kendimizden. Bırakamıyoruz sıkı sıkıya tuttuğumuz iplerin ucunu yalnızca işte. Ellerimizden kaçacak olsalar yaralayacaklar başkalarını sanki. Aklımızı sürüklemedikleri yer kalmamış oysa. Çekmiş, tutmuş, en ücra köşesinde bırakmış hiç de haketmediğimiz bir yüreğin ortasına. Sorun ne?
Kaç kişisiniz siz allah aşkına? Gereğinden fazla kalabalık değil mi burası? Kaç milyar insan daha sığabilir bir insanın kalbine? Ciğerlerim nefes alamıyor. Nefesim daralıyor. Kollarım, bacaklarım kendini bıraktı bırakacak. Bir bitmez denilen öykünün daha sonuna geldik. Okumaktan bıkmadınız mı hala sayfalar dolusu gözyaşlarımı gördünüz de? Hiç mi acımanız yoktu binerken üst üste sırtıma? Korkmayın, sarkar bir fasülye sırığı daha bulutlardan aşağıya. Gerçek dünyalarınıza gidersiniz birer birer, bir devin daha bedeni yavaş yavaş çürümeye başlamışken. Korkmayın, elbet onun da bir talibi bulunur. Yok olmaya yüz tutmuş bedenini bile birkaç milyon kurda bağışlayabilir kolayca. Yüzündeki duygusuz ifadeye aldırmayın, en huzurlu anını yaşıyor o şimdi. Kulaklarına en sevdiği şarkısı mırıldanıyor. Elleri hala sıcak...
Gıyabımda cenaze namazları kılın kendi dünyalarınızda sonra. Ben tamamen içlerinizden gittikten sonra... Ne bir dua edin ne de hatıralarınızda saklayın sonra. Bırakın en dipte kalmış cümlelerinizde beni. Aklınıza bir kez daha getirmeye çalışmayın hatırlayamadığınız ismimi. Tek bir işaret bile koymayın mezarımın olduğu yere. Hatta savurun küllerimi yüzyıllar önce kurumuş bir dere yatağına doğru. Toprağa kavuşmanın sevincini sizsiz yaşamaktan yanayım. Varsın kendi cehennemimde son kez böyle yanayım. Felsefesinde değilim işin, sen ya da ben hiçbir zaman anlayamayacağız farkını iki ıssız cehennemin.
Ama bakın son kez gözlerime. Bana neler yaşattığınızı anlayın. Gözlerimden az sonra son sürat akacak, hayatımı konu alan film şeridine bir göz atın. Bakın ne kadar da çok ses çıkarmışsınız sessiz filmimde. Bakın ne kadar da figüran bırakmışsınız beni kendi filmimde. Bakın ne kadar da hakimsiniz tüm rollere. Bakın, beni görebildiğinize emin misiniz gözlerimin içinde? Gözlerimden akan son damlaya aldırmayın ama. Size ait değil onlar. Sakın ha üstünüze de alınmayın. Sizin için akmıyorlar. İçlerinizden en safları ayırmayı başaramadım. Hepinizi terketmezsem öleceğimi farkettim. Aksini yaparak bile ölmeyi başardım.
Kimseye bir faydası yok işte. Rüştümü belli ettim sizlere. İçimden kopardım attım hepinizi. Çıplak ayaklarla üstlerinizden geçtim. Uzayın sonundaki restoranda terkettim sizleri işte. Topraklar serptim üstlerinize. Başucuma yerleştirdim hepinizi. Hep gözümün önünde olasınız diye. Gidebileceğinize, gittiğinize uzun süre inanmak zor oldu ama yaptım işte. Sonunda içimi öldürmeyi başardım. Öldük işte. Öldünüz işte. Ölüyorum işte, tam istediğiniz gibi... Ne değişti?
Houston görev başarıyla tamamlandı! Mavi kabloyu kestim ve tüm dünyamı havaya uçurdum. Artık bir sonraki göktaşının bize çarpmasına gerek kalmadı. Yörüngemi bildiriyorum Houston... Nasıl geri döneceğim hakkında en ufak bir fikrim yok. Kötü bir şey mi yaptım? Nasıl sil baştan kuracağım burayı? Houston, we've a problem! Korkmaya başladım yaptığım, yapamadığım şeylerden. Hiçbir şeyi beceremedim değil mi? Kendimi yok etmeyi başarmış olmalıyım sadece. Tükeniyorum Houston... Doğru olan ne karar veremiyorum bir türlü. Ve her şey için çok geç kaldığımın farkındayım. Artık çok daha yalnız hissediyorum kendimi.
Bırakın, eziyet etmeyelim birbirimize. Yakamdan tuttuğunuz, paçamdan çekiştirdiğiniz ellerinizi kirletmeyin daha fazla. Gölgelerinizi size bırakıyorum. Kokularınızı da öyle... Hatta tüm kimliklerinizi size veriyorum. Artık istediğiniz kişi olabilirsiniz. Ne bana ne de kendinize borçlu olmanıza gerek kalmadı bundan böyle, bakın. Hayatımdaki tutkal göreviniz sona erdi. Artık bin parçaya bölünebilirim gönül rahatlığıyla. Yok olan parçalarıma aldırmadan bir bir yeni benler yaratabilirim. Kendi trajedilerini yaratmalarına müsaade eder, oyunlarının ortasında haberleri olmadan onlara müdahale ederim.
Rahatsız bir adamım ben. Her ne kadar sevdiyseniz beni, o kadar kendinize verin şimdi. Aldatmayın ne beni ne de kendinizi artık daha fazla. Kalmasın aklınız, üzülmesin kalbiniz... İçim kapkara olsa bile artık size ihtiyacım kalmadığını anlayabiliyorum. Verdiğiniz hayat öpücüğü için minnettarım size. Yeni bir insan oluşturmakta üzerinize tanımadım. Hatalarımı acımadan yüzüme vurduğunuz için teşekkürler; güzel uykumdan uyandırdığınız için beni. İyi uykular...
Theory of a Deadman - Say Goodbye by ceressa
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Gogıl
Bunlar da Var
-
Don't Worry, I'm Yours (Jason Mraz vs. Bobby McFerrin vs. Israel Kamakawiwo'ole) by üfük
-
"Ne güzel..." Çok uzun zaman oldu. Fonda ne çaldığından haberim yok ama renkler kesinlikle mora çalıyordu. O gün bitmeyecek ...
-
Sabrımın tükendiği, heyecanımın kaybolduğu nokta, az ileride, sanki annesinin az önce "dokunma buna sakın" dediği vazoyu başarılı ...
-
Birbirilerini dinlemeyen insanları şimdi daha iyi anlıyorum, çünkü hiçbir boka yaramıyor, . Hikmet amcanın haklılığını herkes fark etmişte b...
-
A SHORT LOVE STORY
-
Mondros Mütarakesi'yle belirlenmiştir. Aksi belirtilmediği müddetçe her insanda geçerliliğini sürdürmesi, 3500 yıl süreyle garanti altın...
-
Gözlerimi kapadım, sadece rüzgarın sesi vardı kulaklarımda. Bal gibi kokuyordu sanki etraf, belki biraz da deniz. Zira denizi görmeyeli ne...
0 yorum:
Yorum Gönder