Eylül 01, 2010 | By: ufukcel

Down To The Waterline



içimde sözcükler uçuşuyor ama sana ulaşmalarını engelleyecek bir gizli barajım var artık. dokuz onbeşe çekildiler kendiliğinden, hakemin düdüğüyle saldıracaklar üstüne.


"uyumak istiyorum" dedi kadın, "ama yastığım bu kez omzun olsun.".


saklı duyguları vardı kadının da adamın da. biraz sessiz kalsalar, saatin tıkırtılarını bir an olsun kendilerine yar etseler artık birbirlerinden bir şeyler sakladıklarını biliyorlardı. sonra cümleler yarım kalmaya başlıyor, ünlemler eksiliyor, gereken yüklemler gelmiyor ve gerçekler tamamlanamıyordu. nerede durmalarını gerektiğini ikisi de bilmiyordu, apaçık ortadaydı. birine olan aynı anda diğerine de olmuş, ırmağın öte yakasına geçmelerini engellemişti bir el bu kez. düşmek umurlarında bile değildi oysa. birbirlerine mi tutunuyorlardı her zaman oysa? kaçıncı vazgeçişleriydi bu? sayısını unuttukları ölümlerinden ve gereksiz dirilmelerinden arta kalan ne oluyordu?


"biraz daha kalamaz mısın?" diye sordu adam en sessiz haliyle, karşısındaki kadına. "biraz daha konuşmalıyız bence ve bu kez susmamız gerektiği yere kendimiz karar veririz, olmaz mı?"


o kadar saydamdı ki adam bunları söylerken, yalan olmadığını ikisi de biliyordu. o kadar saymışlardaki adımlarını artık birbirlerine ne kadar yürek atımı mesafesinde olduklarını biliyorlardı. birisi diğerinin yüreğine parmak izlerini bırakıyordu, diğeri de seçmece en güzel anılarını. ama mutlu değillerdi mavi hayallerde dahi olsalar. birbirlerinin hakkında bilinmeyen denklemleri öylesine kaplamıştı ki gözlerini, artık gerçek neydi göremiyorlardı.


"birer yabancı mıyız yani şimdi kendimize?" diye sordu kadın boş gözlerle adama. adamın vereceği cevabı kendi ağzından döktü istemeden... "biraz daha kalamaz mısın içimde?" sonra sustu. "birkaç ömür daha geçiremez miyiz?"


gözlerini kapatınca daha güzel ağladığını düşündü kadının. gözlerini kapatınca onu daha iyi gördüğünü hatırladı. gözlerini kapatınca kendini gördüğünü düşündü adam. 'son' muydu sahnede şimdi yazan yoksa sadece korkudan yine gözlerini mi kapatmıştı? her şey bitmek üzereyken kaçmayı düşündüğü gibi sallanması gerekmez miydi dünyasının biraz da olsa? yalnız kalmaktan hiç korkmamıştı oysa -o'nu yalnız bırakmayı göze almış olsa bile-.


"cesaret edemiyorum yanında ağlamaya artık." dedi kadın.


bittiğini anladığını bir şarkıyla pekiştirmek istedi. tüm hafızasını yokladı, yoktu buna uyan bir şarkı. ne bir melodi ne de tek kelime geldi aklına. uyandırıldığını farketti tatlı uykusundan. tam düşecekken en güzel rüyasında bile olsa, yarım bırakılmıştı en olmadık yerde.


sonra gözlerini kapadı son kez. kadının ne kadar güzel olduğunu düşündü. öyküsünün sonuna güzel bir portre yerleştirdi. ağlatamıyordu bile oysa bu kez. melodisiz bir ağıt yükseldi arkalarından. rüyasının bittiğini müjdeleyen israfil üfledi borusunu.


"uyumak istiyorum" dedi kadın, "gitmem gerek."

10 yorum:

Adsız dedi ki...

masal da burada bitmisss...ne huzunlu di mi hep boyle kandirildik..
bitmeseydi keske boyle ask-i memnu tadinda..

ufukcel dedi ki...

bilmem bana o kadar hüzünlü gelmedi oysa :) artık karamsar yazı yazmak istemediğimden iyi yanlarını görmeye çalışıyorum belki de.

ama bi bihter de fena gitmezdi, son sahnede çıkan :/

Adsız dedi ki...

evet haklisin, okudugun saate ve dinledigin muzige gore yorum yazip yazip sonrada silmek istiyosun yazdigin seyleri senden sonraki cevaplardandan aldigin enerjiye gore -) daha olumlu bakmaya calisicam.

ufukcel dedi ki...

yok sen silme sakın ama paranoyak etmeyin beni şu iki günlük dünyada :) meyilliyim zaten. ne diye çevremde her zaman yakın olacak bir psikolog tutuyorum sanıyorsun :)

odamda tütsü yakışımın şerefine bu akşamki ağrı kesicimi şerefinize içiyorum :)

Adsız dedi ki...

silicemde dusunmeden yok oyle bi imkan ve boyle olanaklari halka da acmanizi istiyorum. bi anonim olarak cok sey istedigimin farkindayim o da ayri konu tabi ama sevdim -)
pathetic humans put u down diye ingilizce biseylerde ekleyesim geldi araya psikolog adayi formalitelerinden bir kuple. kuple kelimesini yazinca bulent ersoy aplami hatirladim. bihter'den sonra o ciksin bence sahneye ki dengelensin ortam -)

ufukcel dedi ki...

bülent ersoy'u aklıma getirdiğimde aklıma gelecek insanlardan birisin bundan böyle... böyle bir cümle kurunca yatmadan önce boş duvara bakıp bülentciğimi düşündüğüm sanılabilir, ki doğrudur düşünürüm. ilginç şeyler bunlar, arada herkesin düşünmesi icap ediyor. fevkaledenin fevkinde kafam.

'pathetic humans put u down'ı biz normal insanların anlayacağı biçimde açıklayacak bir psikolog adayı aranıyor, var mıdır elinizde :)

şarkı eklemek geldi içimden dinleyen olursa... sıradaki şarkımız mark amcadan geliyor. eskilerden...

http://listen.grooveshark.com/#/s/Telegraph+Road+Live+Remiix+/2JXWmY

Adsız dedi ki...

aciklamak isterim ben, hatta bu "pathetic" durumunun bazi ornekleri buralarin, oralarin yakin tarihinde de yasandi. soyleki; en az senin kadar ya da en fazla senin kadar huzursuz varliklar seni kendi karamsarliklariyla ya da "sen de mi brutus" mottolariyla down etmeye calisirlar ve sen sacmalarsin dumur olmanin verdigi saskinlikla. sonra ifade ettiklerine bakarsin, ifade edememenin fevkinde olmanin salakliginina yanarsin filan -) boyle iste..

ufukcel dedi ki...

peteytik insanları çevremde bulundurmayayım yani :/ ben de bu hastalıklı ruhlar neden yapışıp kalıyor bana diyordum. meğer ben yapıştırıyormuşum :)

sizden öğreneceğim çok şey var saygın aymrilibord. lütfen engin bilgilerinizden bizi mahrum etmeyin. aç biilaç kalırız bu blog köşelerinde :(

kib öpt bye.

Adsız dedi ki...

"sen" derken, hepimizi kapsayan bi "sen"di o. kib, opt., bye -)

ufukcel dedi ki...

anlam kaymalarımdan cümleler kurarım, uçurtmanın kuyruğuna bağlar sana doğru yollarım haberin olsun :)

sana derken hepimize yani. sçs öpt grşrz.

Bir e-mail adresi girmelisin:

By FeedBurner