Şubat 20, 2011 | By: ufukcel

Dead Bird

Uysal bir dengesizlik var içimde. Mavi bir kuş içimde çırpınıyor ve her geçen gün benden bir parça alıyor. Sanki hapsetmişim bir şeyleri, sanki kendi elimle yüreğime setler çekmişim... Takatsiz kalana kadar düşünmekten kendimi alamıyorum. Sanki beynime, hür irademle ötenazi uyguluyorum ve her hücremin gırtlağını sıkarak tek tek nefessiz bırakıyorum. Yapılacak listemin en üst sırasına biraz nefret, biraz öfke sözcükleri öğrenmeyi yerleştiriyorum. Başarılı olursam bunları ilk önce kendi üzerimde test etmek istiyorum.


Her şey olması gerektiği gibiydi başından bu yana. Uyku girmeyen gözlerimden de, boğazımı sıkan ellerinden de, sinsice içime doğan kokundan da seni sorumlu tutamazdım. Eğer bir yola girmişsem tüm yokuşlara, engellere, gidişlere, tekrarlara, sebeplere, sebepsiz yok oluşlara, tekrarlara, tekrarlara... Alışmak zorundaydı en kötüsüne bile. Yüzümdeki ekşimeyi yolda gördüğüm ölü kuşa yoruyordum ama aslında açıkça kendimden bile kaçmaya çalıştığımı biliyordum. Kendim hakkında tek kelime bile bilmediğime emindim. Tutanaklarımın hepsini kaybetmeyi göze alarak çıkmıştım yola ve şimdi elimde kalan tek şey öznesi belli olmayan, devrik cümlelerdi. En başıdan beri... Gerektiği gibi...


"Hayır! Yormuyor beni varlığın. Sadece yavaş yavaş ölmeye başladım ben. Ama korkma, korkmuyorum çünkü ben. İsterdim belki... Bir anda toz olmayı, şah damarımdan fışkıran kanla birlikte. Sanki hiç varolmamışım, kimsenin hayatına tutunmamışım gibi. Hayır! Üzmüyor beni gidişin. Nasıl olsa bir gün birimiz daha erken gidecek, kalanımız üzülecekti. Sakınmadım bu gerçeği ikimizden de ama daha vaktimiz var sanıyordum. Rutubetli cümleler var aklımda, sana hiçbir zaman ulaşmayacak. Hayır! Gitmiyorum hiçbir yere. Buradayım bak hala. Bölünmedi kalbim henüz yarıya. Hala yutkundukça tadın geliyor damağıma. Uyuyorum sen yokken, bazen yıllarca. Döndürmüyor yolumdan en kara kabus bile. Açarsam gözlerimi, yüzünü unuturum sanıyorum. Hayır! Dünyanın o kadar güzel bir yer olmadığını ben de biliyorum. Birkaç gereksiz ayrıntısı dışında her şeyini biliyorum beni bekleyen kazanların. Gözle görülür bir etki bırakır diye umuyorum yalanlarım, tercihlerim, bırakışlarım, yok saymalarım, vazgeçişlerim... Kendime getirecek birkaç ufak cehennem azabı belki?"


Yorulmaya başladım. Yalanlar söyledim sana. Gözlerimi kapattığımda gördüğüm yüzün yerini başkaları aldı. Tutunduğum tek dalın sen olmadığını anladım. Geç kaldığımın farkına vardım birçok şeyin. Kızdım kendime, boşa kürek çekmelerimden usandığımı anladım. Tam şurama oturmuş bir yumruk... Cümlelerimi yemiş her geçen gün. Elin bana uzun zaman önce sıcak gelmemeye başlamıştı. Hangi öykümü tamamlamaya çalışıyordum ki zira ben? Güneşli bir gün mü bekliyordum fırtına çatımızı alıp götürmüşken? Doğa olaylarına saygımı kaybetmiştim uzun süre önce, haklısın. Ondandır her yağmur yağdığında artık toprağın kokusunu alamayışım. Sen gelmiyor artık burnuma topraktan. Sahi, ölünce toprağa karışıyor mu kokun? Yoksa o bile ortak etmiyor mu kendine?


Ölüyorsun her geçen gün. Yok ediyorsun kendini, bana rağmen. Tamamen bittiğinde bir şeylerin değişebileceğine inanıyorsun. Çünkü artık denemediğin sadece bu kaldı. Denemeye cesaret edemediğini en sona saklıyorsun. Son bir tepki bekliyorsun, git artık dememi istiyorsun.


Yalanlarımı biriktirmeye devam ediyorum sana doğru. Upuzun bir liste yapıyorum. Bulamıyorum uygun sözcükleri ama cümlelerimden artık çekip gitmeni istiyorum. Artık kendi günahlarımla savaşmak istiyorum. Ne başkasına can, ne de kendime set olmak istiyorum. Git artık. Kapkara içimden git artık. Yüzümdeki ekşi ifadenin suçlusu sensin. Ne zaman gitmeyi seçersen seç, artık benim için arkamda bıraktığım yolun kenarındaki o ölü mavi kuşsun. Gözümdeki son hatıran da siliniyor... Gözlerimi açtığımda yüzünü unutmuş olacağım. İyi uykular...

Bir e-mail adresi girmelisin:

By FeedBurner